ZATIMA BİR NAME - Arzu Metli

       


ZATIMA BİR NÂME

          Sevgili Ben,

          Sana bu mektubu, kâh zihnimin en ücra köşesinden kâh yüreğimin yara almış bir yerinden yazıyorum. Uzun zamandır seninle konuşmayı planlıyordum  ama insan çok kendisiyle konuşmaya çekinir. Cümleler kurmak kendine geldiği zaman daha bir zor olur.Her şeye rağmen kendimle söyle etraflıca bir konuşmaya çok ihtiyacım vardı.

        Boşuna yaşıyor olamam ve yaşadıkça öğrendiğim, öğrendikçe canımı acıtan gerçeklerden başlamak istiyorum: Samimiyetle bakan bir çift gözle buluşmak öylesine zor ki... Zoraki gülümsemeler, yavan sözcükler, her defasında karşıma çıkıyor. Samimiyetinden zerrece kuşku duymayacağım insanlar, gittikçe azalıyor. Yakın bir zamanda kendime bir karar aldım. Eğer birileri hayatında yer alacaksın tek kriterim, samimiyet olacak bundan sonra. Hatır için ya da hatıralar için kimseye değer vermeyeceğim, hatır bu, kırılır; hatıralar ise unutulur.  
     
        Ömürden günler, birer birer tükenirken Biz hep bir koşuşturmanın içindeyiz. Rutin yaptığımız şeylerle uğraşırken çok önemli işler yapıyoruz duygusuna kapılıp kendimizi kandırmaya çok iyi başarıyoruz. Aslında rutinin dışına çıkılabilecek kadar özgür davranıp bu hayattan birkaç gün çalacak kadar cesur olmak gerekiyor.

        Bazen hiç hesapta yokken hatta aklının ucundan bile geçmezken yaşamın normal akışını, alt üst edecek olayların içinde bulabiliyorsun kendini. İlk günlerde hissettiğim sevinç türünden duygular  ise kendimi hiç kaptırmamam gerektiğini kendime hemen hatırlatıyorum çünkü sevinçlerim uzun sürmez benim. Yanlış olduğunu bile bile yaşamaktan haz aldığım olaylara  kapılıp gidecek kadar saf olmamam gerektiğini, daha önceden de öğrenmiştim. Bile bile lades demenin hiç anlamı yok.

       Herkes gibi ben de kendimi seviyorum. Tek olduğumuz için aynı zamanda özeliz. İnsan kendini sevmeli ancak kendini kutsamamalı... Günlük enerjini yakalamak için uyandığında özel olduğunu, önemli olduğunu, kendini hatırlat ve bir çift tatlı sözü kendinden asla esirgeme! Her insan kadar ben de hayal kurmayı seviyorum. Olmayacak duaya âmin diyen yönüm, hayallerimi daha da çeşitlendiriyor. Gerçekleşmesi imkânsız şeylerin ruhuma keyif vermesi bana yetiyor. Hayatta bir karşılığı olmayacak -adım gibi eminim- ama yine de düşlemek, zihninde, gönlünde varlarmış gibi bazı şeyleri sahiplenmek, bana iyi geliyor.

       Önemsenmek, kıymet verilmek, elbette beni de mutlu eder. İltifatlar ile hemen şımaran bir ruha sahip olduğunu zaten biliyorum. Fikirlerimi, duygularımı gerçekten anlayan insanlarla yolum pek kesişmedi bu hayatta. Aksini bana yaşatanlar, benim için hep özel ve kıymetli oldular. Ruhumdan, gönlümden anlayanlar çok az olsa da ben niteliğin, nicelikten çok daha önemli olduğuna her zaman inanıyorum. Onlar sayıca az olabilirler ama benim için paha biçilemez bir değere sahip olarak hep benimle olacaklar.

        Yolun yarısında olan  biri olarak -belki de yolun sonuna pek yakınımdır- şahit olduğum her gün doğumu, benim için çok daha önemli olmaya başladı. Dünün pişmanlıklarını bu yeni güne taşımadan ve bugünü de geçiştirmeden yaşamam gerektiğinin artık farkındayım. Artık diyorum çünkü sağlığımda ilgili yaşadığım imtihanım, bunu son 4 yılda böyle düşünmem gerektiğini öğretti. Zorla kimseyi hayatımda tutamadığım gibi zorla kimsenin hayatında da yer almak istemiyorum. Geleceğe korkuyla, kaygı ile bakmak yanlışına çok düştüm ve bu hatamı tekrarlayarak kalan günlerimi heba etmek niyetinde değilim.   
                                        
      Evet, yaşama hakkı bana da bir kereliğine verildi. Bu hakkın hakkını vermen için de çok dikkatli olmak zorundayım. Elimden akıp giden zamana hayıflanmak ya da benim olacağı meçhul günlere bir şeyler  ertelemek yerine uyandığım her günü gönlümce yaşamayı çok istiyorum. Öyle vur patlasın, çal oynasın zihniyetinde biri değilim; yaşamaktan anladığım, bana huzur verenlerle vakit geçirmektir. Bu, bazen sayfalarında kaybolduğum kitabımla ya da çekinmeden gözyaşlarımı dökebildiğim nadide dost sohbetleri ile mümkün... Tekrarı olmayan bu hayatımı tekrara düşmeden yaşamak için sevgi, en büyük gücüm olacak ve ben o sevgiyi, hak edenlere cömertçe sunacağım.

       Mektubum kendime yazıldı, ondaki anlamların  derinliğini en iyi ruhum hissedebilir. Satırlarıma son verirken ne kadar kendimi kendime anlatabildim bilmiyorum ancak deli gibi akıp giden zamandan güzel anılar biriktirebilmem için ânı yaşayacağıma kendi kendime söz veriyorum...
                                                                                          Arzu METLİ


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

K'AYIP ETTİK - Bayram AKTAŞ yazdı.

İNSANLIK - BAYRAM AKTAŞ

AŞK-I HAYALİ